Kilo vermeyi zorlaştıran, bel çevresi yağlanmalarının en büyük nedenlerinden biri olan insülin direnci, son zamanlarda tüm toplumlarda artan kronik bir hastalık haline gelmiştir. Başta diyabet olmak üzere, hiperinsülinemi, hipertansiyon, damar sertliği ve daha nice hastalığa neden olan insülin direnci, insan ömrünü kısaltan faktörler arasında sayılmaktadır.
İnsülin, pankreasın Langerhans adacıkları’ ndan salgılanan, besinlerle aldığımız glikozun (karbonhidratın en küçük yapı birimi) hücrelere ve dokulara taşınmasını sağlar ve böylece glikoz enerji için yakıt kaynağı olmuş olur. Ancak glikoz hücre içine giremediği zaman onun yerine proteinler ve en son da yağlar enerji kaynağı olarak kullanılırlar. Peki, insülin direnci nasıl gelişir?
İnsülin direnci 2 faktöre bağlı olarak ortaya çıkar. Bunlardan en önemlisi genetik faktörlerdir. Bireylere ailesinden geçen kalıtımsal faktörler, hormon dengesini etkiler ve genetik olarak nesilden nesile geçer. Eğer bireyin ailesinde ‘İnsüline Bağımlı Diyabet’ (Tip 1 Diyabet) olan akrabası var ise (özellikle 1. Nesil akraba) bireyin de Tip 1 diyabet olma ihtimali çok yüksektir. Bu kişilerde doğuştan insülin hormonu ya yoktur ya da çok az miktarda vardır. Tedavisi direkt insülindir. Eğer bireyin ailesinde ‘İnsüline Bağımlı Olmayan Diyabet’ (Tip 2 Diyabet) olan akrabası varsa, bireyin de Tip 2 diyabet olma riski yüksektir.
Genetik dışında insülin direncine neden olan bazı çevresel etmenler de söz konusudur. Bunlar; bireyin beslenme tarzı, fiziksel aktivite durumu ve diğer etmenlerdir. Birey, öğün atlıyorsa, öğünlerde yüksek kalorili ve yüksek glisemik indeksli (besinlerin kan şekerini yükseltme hızı) besinlerle besleniyorsa (un, şeker ve nişastalı besinler), düzenli bir beslenme tarzı yoksa insülin direnci gelişme olasılığı yüksektir. Ayrıca kişi sigara içiyor, alkol kullanıyor (haftada 2 kere ve 2 kadehten fazla) ve aktivite yapmıyorsa insülin direncinin gelişme riski yüksektir.
İnsülin Direnci Nasıl Gelişiyor?
Yüksek glisemik indeskli ve kalorili besinleri tüketme, aktif olmama sonucunda kanda glikoz oranı artar. Buna bağlı olarak pankreastan salgılanan insülin miktarı da artış gösterir. İnsülin salınımının fazla olması sonucu hücreler ve dokular insüline cevap veremez hale gelirler (duyarsızlaşırlar) ve glikoz hücrelere geçemez, enerji kaynağı olarak kullanılamazlar. Kanda yüksek seyreden glikoz, insülinin daha fazla salınmasına neden olur. Glikoz hücrelere enerji kaynağı olamadığı için bireyde açlık oluşur (sık yeme isteği) ve kişi şeker yoğunluğu ve kalori içeriği fazla olan yiyeceklere yönelmeye başlar. Kanda artan insülin kanda yüksek seyreden glikoza eşlik eder ve kan şekeri dengesiz seyretmeye başlar. İnsülin salınımı arttıkça insülin direnci gelişir. Öncelikle kas ve karaciğer insülin hormonunu eskisi gibi kullanamamaya başlar, insüline karşı direnç gelişir. Kas hücresi enerji üretmek için kendi yapısında bulunan proteinleri kullanmaya başlar, kişi zayıflar.
İnsülin direnci arttıkça bireyde bozulmuş glukoz toleransı, hiperinsülinemi, idrarla glikoz atımı, sık idrara çıkma, tatlı krizleri veya tatlı tutkusu, sık acıkma, gece yemek yeme, unlu-şekerli-nişastalı besinlere karşı düşkünlük, hızlı ve çabuk yemek yeme, terleme, sinirlilik, çabuk öfkelenme, yemek sonrası uyku hali gibi semptomlar görülmeye başlar. Eğer bu noktada birey tedavi edilmezse diyabet gelişir. İnsülin görevini yapamadığı için 2. görevi olan kandaki şekeri yağa (trigliserit) çevirerek depolar. Bunun sonucunda karaciğer ve omentumda (karın içi yağ dokusu) yağ birikimi artar, birey metabolik sendroma doğru gider.
İnsülin Direnci Nasıl Teşhis Edilir?
Kanda insülin hormonunun fazla olması (hiperinsülinemi) sonucu bel çevresinde yağ birikimi, kanda trigliserit ve tokluk kan şekerinin artışı, kan basıncı artışı görülür. Bunlara bağlı olarak da kanda LDL kolesterol miktarı artar, HDL kolesterol miktarı düşer, damar sertliği ve kalp-damar hastalıkları riski artar
Teşhis için bireyin açlık kan şekeri, 1. ve 2. Saatlik tokluk kan şekerleri, HbA1c değeri, açlık ve tokluk insülin değerlerine bakılması hastalığın teşhisi için yeterlidir.
İnsülin Direncinin Tedavisi Nasıl Olmalıdır?
İnsülin direncini engellemek veya var olan direnci kırmak için öncelikle diyetisyen kontrolünde sağlıklı bir beslenme planı oluşturulmalıdır. Birey glisemik indeksi yüksek gıdalardan (şeker, beyaz undan yiyecekler, aşırı meyveden, abur cuburdan, gazlı içeceklerden) uzak durmalı, bol su içmelidir. Bireyin haftada 3-4 gün 30-45 dakikalık aerobik egzersizler yapması (yürüyüş, koşu, bisiklete binme, yüzme, tenis) öncelikle kas dokusu olmak üzere insülin direncinin kırılmasını sağlar. Gün aşırı yapılan yürüyüşler dahi bu konuda yeterli olmaktadır. Diyet ve egzersiz kısmı bireyin durumuna bağlı olarak insülin direncinin kırılması için % 60 yeterlilik gösterir. Gelişmiş insülin direncinin tedavisinde uygun ilaç kullanımı, diğer tedavilere destek sağlamaktadır. Özellikle ‘Metformin’ içeren ilaçlar, insülin direncinin kırılmasına olanak sağlar. Ancak unutulmamalıdır ki insülin direnci bir kere tedavi edilen bir şey değildir, bireyde insülin direnci gelişti ise ömür boyu bunu engellemek için bahsedilen tedavi yöntemlerine sadık kalınmalıdır.
Kimler Risk Altındadır?
Ailesinde diyabet hastası veya insülin direnci gelişmiş akrabası olan (özellikle 1. Nesil akraba), sigara içen, düzensiz ve sağlıksız beslenen, fiziksel aktivite yapmayan ve ruhsal olarak negatif olan (stresli, öfkeli, mutsuz) kişilerde insülin direnci gelişme riski fazladır.