Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. 8 Mart 1857 yılında New York’lu 40 bin kadın işçinin insanlık dışı çalışma şartlarına ve düşük ücretlere karşı başlattığı grev 129 işçinin ölmesine yol açmıştı. Bu olaya ithafen 1910 yılından itibaren Emekçi Kadınlar Günü olarak anılan bu tarih 1977 yılından itibaren bütün kadınlara adanarak Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlanmıştır.
Toplumun temel direği olan kadınlar maalesef ülkemizde gereken değeri görmüyor. Bir toplumun gelişmişliği o ülkedeki kadına verilen değerle doğru orantılıdır. Çünkü bir çocuğun temel eğitimini aldığı ilk kişi annedir ve anne ne kadar özgür, bağımsız ve entelektüelse yetişen yeni nesilde o kadar özgür ve entelektüel olur. Bu sebepledir ki kadınlar bizim için kimsenin olmadığı kadar değerli. Bu yüzden kadınlar gününe özel olarak ülkemizde 50 yaşının üstünde her 3 kadından 1’inde görülen osteoporoza ve osteoporozun beslenmeyle ilişkisine değinmek istedik. İlerleyen aşamalarda kamburlaşmalara ve vücut kompozisyonunda bozulmalara sebep olan osteoporozu azaltarak kadınlarımızın hem gerçek anlamda hem de hayatın zorluklarına karşı dik durmasını sağlayabilmek adına bu konuyu tercih ettik.
Osteoporoz halk arasında bilinen adıyla kemik erimesi; kemik yoğunluğundaki azalma anlamına gelmektedir. 35 yaşına kadar kemik yoğunluğu sürekli olarak artar ve 35 yaşında doruk noktaya ulaşıyor. Bu yaştan sonra kemik kütlesi her 10 yılda bir % 3-5 kayba uğruyor ve osteoporoz ortaya çıkıyor. İskelet sistemi kırılgan bir yapıya sahip oluyor ve kemik kırıklıkları meydana gelmeye başlıyor.
Osteoporozun bilinen herhangi bir tedavisi yok fakat geciktirilip yavaşlatılabilir. Bunun en önemli yolu ise her yaşta kemik yapımını sağlayan bir diyet ve düzenli fiziksel aktivite.
Kalsiyum yeni kemik yapımı için hayati önem taşıyan bir mineraldir. Fakat kemikleri tek başına inşa edemez. Diğer vitamin ve minerallerle birlikte çalışır. Bunlar D vitamini, K vitamini, potasyum, florür, magnezyum, çinko, bakır, manganez ve omega-3’tür. Aşırıya kaçmadan yapılacak dengeli ve çeşitli beslenme ile bu vitamin ve minerallerin tamamının alımını sağlayabiliriz.
Bilinen en iyi kalsiyum kaynakları; süt ve süt ürünleri, pekmez, yağlı tohumlar, yeşil yapraklı sebzeler ve kılçığıyla birlikte yenilen balıklardır.
D vitamininin tek kaynağı ise güneş ışığıdır. Buradaki en önemli konu D vitamininin sentezlenmesi için gerekli olan ışınlar camdan geçmemekte bu sebeple açık alanda tenimizin güneş ışığı alacak şekilde güneşlenmemiz önemli.
K vitamini kaynakları; yeşil yapraklı sebzeler, kurubaklagiller ve balık.
Magnezyum kaynakları; yağlı tohumlar ve yeşil yapraklı sebzeler.
Florun en önemli kaynağı ise su. Bu sebeple her konuda olduğu gibi osteoporoz konusunda da su çok büyük bir öneme sahip.
Çinko kaynakları; etler, peynir, deniz ürünleri ve yağlı tohumlar.
Bakır kaynakları; yağlı tohumlar ve kurubaklagiller.
Omega-3 kaynakları; hemen hemen bütün balıklarda bulunmasına rağmen en zengin kaynakları somon, sardalya ve ton balığıdır. Omega-3ten yararlanabilmemiz için haftada en az 2-3 gün balık tüketmeniz önerilir.